Her zaman ki saatimde koşa koşa otobüs durağına yürüyordum. Durakta beklerken bir kızı taksiden indi. Gözleri ağlamaktan...

" Genç Werther'in Acıları "

04:14 Unknown 0 Comments


                 Her zaman ki saatimde koşa koşa otobüs durağına yürüyordum. Durakta beklerken bir kızı taksiden indi. Gözleri ağlamaktan kan çanağı gibi olmuş. Hırpalanmış ama başkası değil kendi kendini hırpalamış. Bunu kızı görseniz sizde anlardınız.  Tekrar ağlamaya başladı. Çok sertti yanına gidip derdini soramadım. Bir telefon geldi ağlaya ağlaya açtı. Sanki arayan çok yakınıydı, çok sevdiği biriydi onun sesini duyunca çığlıklar atarak ağlamaya başladı. Bağıra bağıra " Ayrıldık, artık beni istemiyormuş. Ne yapacağım ? Nefes alamıyorum... Nasıl anlatsam anlatamıyorum..." bunları söyledi. 

 Şaşırıp kaldım. Üzüldüm... Ama en çok kendini ifade edememesine üzüldüm. Bence bu dünyada en kötü şey, kendini ifade edememektir. Zaten bütün derdimiz bu değil mi? Hepimiz kendimizi ifade etmek için uğraşıyoruz. Kendini ifade edemeyenler intihar ediyor, bunalıma giriyor...

Hele çok aşık olan insanlar ki, çağımızın sorunu... Onlara daha çok üzülüyorum . Ama aşıkların bir dili vardır. Birbirlerini anlarlar. Ama bunu en iyi anlatan bir kitap var. Size şiddetle önereceğim. Goethe'den " Genç Werther'in Acıları " isimli kitap. Okudum sonra uzun uzun düşündüm. Acaba Goethe kime bu kadar aşık oldu? Bu dev bir aşk olmalı ki bu satırları yazdırsın. Çok merak ettim Goethe'nin aşık olduğu kişiyi. 

      Kitap mektup-roman türündedir. Ama inanılmaz mektuplar. Bir platonik aşk böyle ifade edilir ancak. Benzetmeler , örnekler çok iyi... Sanki Werther ile birlikte o aşk acısını çekiyormuşuz gibi...

Eğer aşıksanız bu kitabı okuyun . Okursanız artık kendinizi, aşık olduğunuz kişiye ve çevrenize daha iyi ifade edeceksiniz. Bugün gördüğüm kız bu kitabı olsaydı kendini arayan arkadaşına çektiği acının şiddetini ifade edebilirdi. 

    Fırtına ve Coşku döneminin kilit romanı olarak görülmektedir. Roman, eski zamanlar için çok yüksek baskı sayısı görmüş ve sözde okuma bağımlılığının öncüsü olmuştur. Bu kitabı kesin okuyun arkadaşlar. Şimdi sizi kitaptan bazı cümleler ile baş başa bırakacağım. 

"Onu göreceğim" diye bağırdım sabahları uyandığımda ve tüm parlaklığıyla güzel güneşe baktığımda; onu göreceğim! Ve bütün gün için başka bir dileğim yok.

     Sabahları ağır rüyalardan kurtulmaya çalışırken kollarımı ona boşuna uzatıyorum. Çimler üzerinde yanına oturduğumu ve elini tutup binlerce kez öptüğümü gördüğüm mutlu ve masum düşler beni kandırdığında yatağımda çaresizlik içinde onu arıyorum. 

Bende birinin elini çevirmesi gibi her şey hızla farklılaşıyor. Bazen hayatın sevinçli bir bakışı yeniden aydınlanmaya başlıyor.

       Ah, bu boşluk ! Göğsümün içinde hissettiğim bu korkunç boşluk ! " Onu bir kez, yalnızca bir kez kalbime bastırabilsem bütün bu boşluk dolardı", diye düşünüyorum çoğu zaman.

Sahip olduğum öyle çok , ama onun için duyduklarımın hepsini yiyip bitiriyor, sahip olduğum öyle çok, ama o olmadan , hepsi benim için bir hiç.

        Belki yüz kez onun boynuna sarılmamak için kendimi tuttum ! Birinin öyle çok cazibeyle etrafımda dolaştığını görmenin ve dokunmamanın ne kadar zor olduğunu ulu Tanrı biliyor ve aslında dokunmak insanın en doğal eylemi. Çocuklar akılarına gelen her şeye dokunmazlar mı ! - Ya ben ?



0 yorum: